Can Dündar Güncele Dair İle GAÜ’de

Haberler

GAÜ'DEN

Can Dündar Güncele Dair İle GAÜ’de

Girne Amerikan Üniversitesi 2012-2013 akademik yılı yükseköğretim’de 28. yıl sosyal etkinlikleri kapsamında ünlü gazeteci, yazar, belgesel yapımcısı ve düşünür Can Dündar’ı konuk ediyor.

Girne Amerikan Üniversitesi Kıbrıs Yerleşkesi Girne Kampüs Uluslararası Kongre Merkezi Spectrum Hall’de düzenlenecek şöyleşi 2 Kasım 2012 Cuma günü saat 15.30 gerçekleşecek.

Konuyla ilgili GAÜ’den yapılan açıklamada “Can Dündar İle Güncele Dair” ücretsiz olarak halka açık olarak düzenlenecek.

Can Dündar’ın Otobiyografisi Türk Siyasi Tarihinin Özeti

Türk düşün ve basın dünyasının önde gelen isimlerinden Can Dündar’ın hayranları ve takipçileri ile GAÜ’de buluşacağı söyleşi de güncele, hayata ve aşka dair düşünceleri izlyecilere aktaracak. Yazarın kendi kaleminden çıkan otobiyografisi ise Türk siyasi tarihi ile toplumsal gelişim ve dönüşüm tarihini özeti olarak okuyucu ile paylaşılmakta. Can Dündar’ın kaleminden otobiyografisi:

“Tek çocuktum.

60'larda 6'ıncı ayın 16'sında saat 6'yı 56 geçe, 06 trafik kodlu şehirde doğdum. Bu 6'lar hayat boyu peşimi bırakmadı.Can Bartu'dan ad takmışlar; adımı ve tutacağım takımı seçme şansım olmadı. Doğduğumda anayasa kabul edileli birkaç hafta olmuştu ve Menderes'in asılmasına birkaç ay vardı.Anayasayı 10 yaşıma gelmeden budadılar, 30'uma varmadan Menderes'in itibarını iade ettiler.

Daha göbek bağımın ucu kurumadan evin önünden akan boklu dere taştığından bütün zıbınlarımı sel aldı; çıplak doğdum denilebilir. Annem babam memurdu.
Annemin "daire"sinde, facit hesap makinalarıyla, DMO damgalı daktilolar arasında büyüdüm. Yandaki bina Tuslog'tu. Birtakım kızgın gençler üç günde bir gelip bağırır, çağırır, taşlarlardı. 68 kuşağıyla orada tanıştım.

Usluydum.Sabah bir koltuğun üzerine bırakırlar, akşam gelip oradan alırlardı.
Utanılacak kadar normaldim. Hiçbir oyuncağımı kırmadım, zil çalıp kaçmadım, Ayşegül'lerimi yırtmadım. Şimdi onları tek tek oğlum yırtıyor. Pazar'ları Ankara'da banyo günüydü. Koca odun parçalarıyla zor yanan kazanların kaynar sularında tuğla büyüklüğünde yeşil sabunları kafama yiye yiye yıkandım.

Babamdan fiske yemedim, ama annem feci keseler ve vurdu mu çınlatırdı.Ulus'ta Santral Bebe'den giyinirdim. 5 yaşımda teyzem beyaz puantiyeli kırmızı gömleğimin üzerine maşrapayla su dökünce ilk kez intiharı düşündüm. Sonra vazgeçtim.

6 yaşımda feci bir trafik kazası geçirdim. Bir minibüs taklalar atarak geldi ve içinde bulunduğumuz Citroen'in üstüne çöktü. Arabanın motoru dizlerime bindi, kafam ön cama geçti. Alnıma çizili yara, alın yazısı değil, kaza kalıntısıdır. Sünnet davetiyem...Bir yaşgünümde sünnet oldum. Sünnet davetiyemin üzerinde baltasıyla bir adam ve kenarda bekleyen kedi figürü vardı. "Maşallah" yazılı şapka giydim.

3-5 arabalık konvoyla kısa bir Ankara turunun ardından Hacı Bayram'a gittik. Tören Harita müdürlüğünün bahçesindeydi, ama aksilik işte, Haziran ortasında yağmur yağdı. Neyse ki top ve saat geldi de hediye, sevindim.

7 yaşımda beni Cuyibar Hanım'a teslim ettiler. "Hazırol" dediler, hazırolmuştum zaten. Resmimi çektiler. İlk gün ağladım, zamanla alıştım.O yaz yakama kırmızı bir kurdele iliştirdiler: Okumayı sökmüştüm. Dikmek, yıllarımı alacaktı. Diploma törenimin filmini yıllar sonra bir sınıf arkadaşım getirdi. Filmin sonundaki mahçup çocuğa bakakaldım. İlk şiirleri halam fısıldadı kulağıma... Nazım Hikmet'in "Seçmeler"ini getirip evde ulu orta okumaya başladı. Etraftaki tedirginlikten anladım bu işte bir terslik olduğunu... Az önce bir örneğini gördüğünüz devrik cümle alışkanlığım o zaman başladı.

Ailece toplanıldığında günlerden Pazartesi ise ay çekirdeği ile Radyo Tiyatrosu dinlenir, "sair akşamlar" blum oynanırdı. Muhabbet varsa mutlaka pikapta Neşet Ertaş olurdu. Eniştem ya bağlamasının "döşünü" döve döve ve yanık yanık bozlak söyler ya da babamla muhtemel bir ayrılığa meydan okurcasına kenetlenerek halay çekerdi. Halay ekibinin üçüncü üyesi eksilmişti epey önce... Arada gece uzarsa rakıyı kapıp mezarlığa gittiklerini duyardım.


Zamanla Samanpazarı'ndan bana da bir bağlama aldık. Lakin okulda mandolin dersi vardı. Şu meşhur kültür ikilemiyle pek küçük yaştan tanışmış oldum. Evde bağlamayı mandolin gibi çalmakla, okulda mandolini bağlama gibi çalmakla suçlandım. Arabesk hayatım böyle başladı.O yaz dayım nişanlısından ayrıldı. Bir gün anneannemin Altındağ'daki gecekondusunun bahçesindeki dut ağacının altına rakı sofrasını kurdu. Pikaba 45'lik bir plak yerleştirdi. "Bir Teselli Ver" çalmaya başladı. 30 yıl sonra belgeselini yapacağım adamla o zaman tanıştım.

(Her iki anlamda da) iyi misket oynardım. Müselleste zayıftım, tumbada fena sayılmazdım. Bileklerim lak-lak'tan çürük içindeydi."Marmaraspor"da mevkiim liberoydu.Kızlardan ürkerdim.Mahallede Şadiye diye mavi gözlü bir kız vardı. Şadiye diye dalga geçerlerdi. "Şad et"menin ne demek olduğunu anladığımda Şadiye'ler çoktan taşınmışlardı bile... Sezer Güvenirgil'e hastaydım. Koca bir defteri O'nun resimleriyle doldurmuştum. Cüneyt Arkın'a mektup yazıp resim istedim; "Fahrettin Cüreklibatur" imzalı bir kart geldi. Yıkıldım.

Orduevinin açık hava sinemasında Jerry Lewis filmleri oynuyordu, Dışkapı'da Yılmaz Güney'in "erişte Western"leri... Ben ikincileri seviyordum. "Sevgili öğretmenim"i Ankara Sineması'nda, "Spartaküs"ü Büyük'te izlemiştim. İkisi de işhanı oldular şimdi.

6O'ların sonuna doğru bir gün, "Pal sokağı"ndan arkadaşım Tayfun'la bizim evin yanındaki misafirhanenin camına burnumuzu dayayıp, içerde ışıklar saçan bir kutu gördük. "Pilli bebek" diye bir çocuk yürüyordu ekranda... şaşıp kaldık.Birkaç sene sonra o ışıklı kutu bizim eve de geldi. Geldiği günün akşamı Kebap 49'dan pide söylendi; özel bir durumla karşı karşıya olduğumuza hepten inandım.

Epeyce zaman sonra o ışıklı kutunun içine daldım.Oğlum önce burnunu dayayıp camına bana baktı, sonra arkasına dolaşıp babasını aradı.
1973'de Batur'un jetleri öyle bir uçtu ki tepemizden, ev yıkılıyor sandım...Meğer o hiçbir şeymiş. Bir yıl sonra Ayvalık'ta tatil yaptığımız kampta "Savaş" alarmı verildi. Tanklar gelirken, insanların arabalara doluşup nasıl kaçtıklarını gördüm. Ürktüm.

Doğan Kardeş'ten Hey dergisine, Neşet Ertaş'tan Demis Roussos'a geçmiştim. Kocabeyoğlu'nun altından Cat Stevens plakları alırdım.Yıllar sonra O'nunla Yusuf İslam olarak tanışınca bale öğretmenim imam olmuş duygusuna kapılacaktım.
Bir süre "istekçilik" yaptım. "Camia "da namım yürüdü. Sonra "Kızlar yazışalım mı" türünden yılışıklıklara bulaştım bir ara...

Yanıtlayanların çoğuyla yazıştık, bazılarıyla tanıştık.

Yüzüm gözüm sivilcelenmeye başlamıştı. Çoğu kuşakdaşım gibi ilk seks derslerini Arzu Okay'dan aldım. En iyi parçalar Kerem sinemasındaydı, ama Şevket Kazan diye bir adam ikide bir sinemayı bastırıp filmleri toplattırıyordu. Aradan çeyrek asır geçti; ben çoluk çocuğa karıştım, Arzu Okay Fransa'da dükkan açtı, ama Şevket Kazan hala Adalet Bakanı'ydı.15 yaşında "arkadaşlık teklif ettiğim kız" ("flört" sonradan geldi, "çıkmak" ondan da sonra... "yatmak" ağza bile alınmazdı) "Beni bir seks filmine götür" diye tutturdu. Başına bir şapka geçirip Sinema 70'e götürdüm. Gişede hemen farkettiler. Yine de içeri buyur ettiler. Sinemada en az 100 adam vardı. Çocuk boyunlarımızı yere devirip onların arasından geçerek arkada bize gösterilen locaya kurulduk. Parça yoktu. "Danıştay kararıyla" "İsveçli Bakire" oynuyordu, ama başrol oyuncusunun Türkiyeli muadili hemen arkada olduğu için salondakiler perde
yerine locayı izlemeyi tercih ettiler. Kasılıp kaldık.Öpüşme daha edepli bir filmde kısmet oldu. Yıldız Kenter'in genç kızıyla birlikte Yunan mezalimine karşı direnişini hikaye eden bir film vardı. Laf olsun diye gitmiştik. "French kiss" neymiş orada anladım.

Islandım.Öptüğüm kız, peşimden bizim liseye yazıldı. Geceleri uzun mektuplar yazıp, sabah oldu mu götürüp çantasına sıkıştırıyordum. O da kendi yazdıklarını bana veriyordu. Eve teyp alınınca O'na kasetler doldurmaya başladım. Prestij plaktan daha seri üretim yapıyordum.Bir "fan klüp" kurmuş, şiir yarışmaları, köylere kitap kampanyası gibi "sosyal faaliyetler" yürütüyorduk. Bayramlarda Kızılay postanesinin önünde buluştuğumuzda tebrik kartı tezgahlarında burnu sümüklü çocuk fotoğrafları görmeye başlamıştık.

Genellikle fotoğrafın hemen altında, halamın yıllar önce gizliden gizliye kulağıma okuduğu şiirlerden birkaç mısra olurdu.O çocuklara üzülür, ama şiirleri severdik.
Sonra bir gün okulun ön camına bir Hergün gazetesi asıldı. Manşette "Kızıllar kudurdu" yazıyordu. 1 Mayıs kana bulanmıştı. O günlerde Atatürk büstünün altındaki "Bağımsızlık benim karakterimdir" yazısı söküldü, yerine "Komünizm görüldüğü yerde ezilmelidir" yazısı asıldı.

Gerisini hatırlamak bile istemiyorum.Hayatımızın en güzel yıllarını aldılar elimizden.

Onları hiç affetmedim.”
Can Dündar Kimdir?

Türk düşün ve basın dünyasının önde gelen isimlerinden Can Dündar’ın hayranları ve takipçileri ile GAÜ’de buluşacağı söyleşi de güncele, hayata ve aşka dair düşünceleri izlyecilere aktaracak. Can Dündar’ın biyografisi ise şöyle:

16 Haziran 1961’de Ankara’da doğdu.
Mimar Kemal İlk ve ortaokulunda ve Atatürk Lisesi’nde okudu.
1982’de A.Ü.S.B.F. Basın-Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu.
1979’den itibaren sırasıyla Yankı (1979-1983), Hürriyet (1983-1985), Nokta (1985), Haftaya Bakış (1987), Söz (1987-1988) ve Tempo’da (1988) çalıştı.
1986’da İngiltere’de “London School of Journalism”i bitirdi.
ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde Siyaset Bilimi dalında yüksek lisansını 1988’de tamamladı.
1996’da aynı bölümde doktora derecesi aldı.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ve ODTÜ Siyaset Bilimi Kamu Yönetimi bölümü Kültürel Çalışmalar lisansüstü programında ders verdi.
1988’de TRT Haber Dairesinde başlayan televizyonculuğunu, “32.Gün” bünyesinde (1989-1995) yaptığı program ve belgesellerle sürdürdü.
1993-1994 yıllarında Show TV’de Mehmet Ali Birand’la birlikte “Çapraz Ateşi” hazırladı.
1996-1998 yıllarında Show TV’de “40 Dakika” adlı haber programını hazırlayıp sundu.
2003-2004 yıllarında Milliyet gazetesi için Popüler Kültür ekini çıkardı.
1995’ten beri bağımsız olarak yürüttüğü belgesel çalışmalarının yanısıra 2001 yılından beri Milliyet gazetesinde köşe yazıları yazıyor.
NTV’de 19 Eylül 2006’da başladığı “Neden” isimli tartışma programını 9 Haziran 2009 tarihine kadar hazırlayıp sundu.
16 Şubat 2009'dan Haziran 2010'a kadar NTV'de "Canlı Gaste" programını hazırlayıp sundu.
Eylül 2010'dan beri de yine NTV'de "Canlı Ana Haber" programını yapıyor.
Evli ve bir çocuk babası.

KÖŞE YAZARLIĞI
22 Eylül 1994-31 Mart 2004 tarihleri arasında Aktüel dergisi...
17 Aralık 1994-11 Ekim 1998 tarihleri arasında Yeni Yüzyıl gazetesi...
9 Ocak 1999-20 Ocak 2001 tarihleri arasında Sabah gazetesi...
17 Mart 2001’den beri Milliyet gazetesinde...

BELGESELLERİ
1991 Demirkırat (Mehmet Ali Birand ve Bülent Çaplı ile birlikte) (10 bölüm) TRT’de yayınlandı.
1992 Cumhuriyetin Kraliçeleri (5 Bölüm) Show TV’de yayınlandı.
1993 Sarı Zeybek (1 Bölüm) Show TV’de yayınlandı.
1994 12 Mart (10 Bölüm) Show TV’de yayınlandı.
1994-1995 Gölgedekiler (6 Bölüm) Show TV’de yayınlandı.
1996-1997 Aynalar (10 Bölüm) Show TV’de yayınlandı.
1998 Yükselen Bir Deniz (4 Bölüm) Kanal D’de yayınlandı.
1999 “İsmet Paşa” Bülent Çaplı ile birlikte, (3 Bölüm) CNN Türk’de yayınlandı.
1999 “Zaten Tiyatro Dediğin Nedir ki?” (3 Bölüm) ATV’de yayınlandı.
2000 4. Nesil (10 Bölüm) NTV’de yayınlandı.
2000 Atatürk’ün Bankası (1 Bölüm) NTV’de yayınlandı.
2000 Köy Enstitüleri (2 Bölüm) ATV’de yayınlandı.
2001 Halef (1 Bölüm) CNN Türk’de yayınlandı.
2002 Fenerbahçe (3 bölüm) Kanal D’de yayınlandı.
2002 Nazım Hikmet Belgeseli (4 bölüm) CNN Türk’de yayınlandı.
2002 “O Gün” (11 Bölüm) CNN Türk’de yayınlandı.
2003 “Bir Yaşam İksiri: Nejat Eczacıbaşı” (2 Bölüm) Kanal D’de yayınlandı.
2004 Karaoğlan: Bir Ecevit Belgeseli (5 Bölüm) CNN Türk’de yayınlandı.
2004 Önce İnsan..! İnsan hakları belgeseli...
2004 Yüzyılın Aşkları (10 Bölüm) CNN Türk’de yayınlandı.
2005 Garip; Neşet Ertaş Belgeseli (3 Bölüm) Star’da yayınlandı.
2005 İlk Durak, Nebil Özgentürk’le birlikte, (2 Bölüm) CNN Türk’de yayınlandı.
2006 Yetiştik çünkü biz..! Mülkiye Belgeseli (4 Bölüm) CNN Türk’de yayınlandı.
2006 Çalıkuşları: Notre Dame de Sion’un Çocukları, (3 Bölüm) NTV’de yayınlandı.
2007 Lider Portreleri: (4 Bölüm) NTV'de yayınlandı.
2008 Mustafa filmi (Sinemalarda gösterildi)

KİTAPLARI
Demirkırat, (Mehmet Ali Birand ve Bülent Çaplı ile birlikte), Milliyet Yayınları, 1991
Sarı Zeybek, Milliyet Yayınları, 1994
12 Mart: İhtilalin Pençesinde Demokrasi, (Mehmet Ali Birand ve Bülent Çaplı ile birlikte), İmge Yayınları,1994
Gölgedekiler, İmge yayınları,1995
Hayata ve Siyasette Dair, İmge yayınları, 1995
Yağmurdan Sonra, İmge Yayınları, 1996
Ergenekon, (Celal Kazdağlı ile birlikte), İmge Yayınları, 1997
Yarim Haziran, İmge Yayınları, 1998
Benim Gençliğim, İmge Yayınları, 1999
Köy Enstitüleri, İmge Yayınları, 2000
Nereye?, İmge Yayınları, 2001
Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor: Salih Bozok’un Anıları, Doğan Yayınları, 2001
Uzaklar, İmge Yayınları, 2002
Yükselen Bir Deniz, İmge Yayınları, 2002
Savaşta ne Yaptın Baba?, İmge Yayınları, 2003
Bir Yaşam İksiri: Dr. Nejat F.Eczacıbaşı, İş Bankası Kültür Yayınları, 2003
Mustafa Kemal Aramızda, (Ülkem Özge Sevgilier ile birlikte), Doğan Yayınları, 2003
Büyülü Fener, İmge Yayınları, 2003
Duvar, (Oğlu Ege ile birlikte yazdığı masal kitabı), Angora Yayınları, 2003
Yıldızlar, İmge Yayınları, 2004
Sedat Alp: İlk Türk Hititoloğun Yaşam Öyküsü, (Fatma Sevinç ile birlikte), Tüba Yayınları, 2004
Kırmızı Bisiklet, İmge Yayınları, 2005
Nazım Hikmet, İmge Yayınları, 2005
İlk Durak-İETT, (Nebil Özgentürk ile birlikte), Alfa Yayınları, 2005
Özel Arşivinden Belgeler ve Anılarıyla Vehbi Koç, Doğan Yayınları, 2006
Yüzyılın Aşkları, İmge Yayınları, 2006
Karaoğlan, (Rıdvan Akar ile birlikte) İmge Yayınları, 2006
İsmet Paşa, (Bülent Çaplı ile birlikte) İmge Yayınları, 2006
Yakamdaki Yüzler, İmge Yayınları, 2007
Ecevit ve Gizli Arşivi (Rıdvan Akar'la birlikte), İmge Yayınları, 2008
Ben Böyle Veda Etmeliyim, İsmail Cem, İş Bankası Yayınları, 2008
Özel Arşivinden Belgeler ve Anılarıyla Vehbi Koç, Yapı Kredi Yayınları, 2008
Mustafa, NTV Yayınları, 2009
Anka Kuşu, İmge Yayınları, 2009
Lüsyen, Can Yayınları 2010

Canım Erdalım Sevgili Babacığım, Can Yayınları 2011