Haberler
GAÜ'DEN
KADINLAR; GÜNDELİK YAŞAMDA, ESNEK OLMAYAN KOŞULLAR YÜZÜNDEN ZORLANIYOR
KADINLAR; GÜNDELİK YAŞAMDA, ESNEK OLMAYAN KOŞULLAR YÜZÜNDEN ZORLANIYOR
Sekiz mart tarihine eş anlam yükleyen “Dünya Kadınlar Günü” öncesinde, her platformda hareketlilik artıyor. Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Eğitim Fakültesi, Sınıf Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Suzan Sönmez, katıldığı bir televizyon proramında “anneliğin, kadın için en kutsal görev olduğu” düşüncesine katıldığını, ancak buna rağmen kadının, çalışma hayatında yerinin korunması gerekliliğine de dikkat çekti.
“Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak bilinen ama aslında, tarihte acı veren bir olayın ardından, yüzyirmi kadının hayatına mal olan bir hak arayışı mücadelesinin, küresel bir harekete nasıl dönüştüğünü evreleri ile anlatan Dr. Sönmez, “8 Mart 1857 tarihinde Amerika’nın New York Kenti’nde, kırk bin kişinin çalıştığı bir işletmede, daha iyi çalışma koşulları istendiği için greve gidiliyor. Bu grev hakları kullanılırken, çıkan olaylar büyük bir yangına neden oluyor, 120 kadın hayatını kaybediyor. Bu, etkileri uzun süre devam edecek toplumsal bir kaosa dönüşüyor. 1910’dan sonra, Kopenhag’ta ‘Enternasyonal’ bir toplantıda; Alman Enternasyonal Grubu tarafından yapılan bir çağrı olan ‘kadınların yaşadığı o anlamlı ve acı olayın yaşandığı günün unutulmaması’ büyük bir dayanışma ile yanıt buluyor. O gün, oy birliği ile onaylanıyor. Yani, 8 Mart 1910’dan bu yana küresel olarak ‘Dünya Emekçi Kadınları Günü’ olarak kutlanıyor. Türkiye’ye bakacak olursak; 1921’den bu yana, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak gerçekleşen etkinliklerin, 1975 yılında da kapalı ortamlardan, sokağa taşındığını görüyoruz. 1980’deki askeri darbe nedeniyle 4 yıl kesinti hariç, Türkiye’de de bütün dünyada olduğu gibi; 8 Mart, ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak kutlanmaktadır.” yorumunu yaptı.
“Kadınlar Günü” olarak adlandırılan tarihi gelişimin, feminizm hareketine olası etkilerini de değerlendiren Sönmez; “Feminizm, kadınların; haklarının, eğitiminin, iş yaşamının ve sosyal yaşamlarının, erkek ile eşit düzeyde olduklarını savunan bir hareketin adıdır aslında. Feminizm, 1808`de Fransız Sosyolog ve Filozof François Marie Charles Fourier’in, kadın haklarının genişletilmesinin, bütün sosyal ilerlemenin ana ilkesi olduğunu iddia etmesi ile şekillenmeye başladı. Avrupa’da ortaya çıkan hareket; daha sonra bütün dünyaya yayılmıştır.” bilgisini verdi.
Çalışma hayatında kadınlara yönelik esnek koşulların, kişisel motivasyona yapacağı katkı ile toplumsal faydanın artacağına yönelik ayrı bir değerlendirmede bulunan GAÜ Eğitim Fakültesi, Sınıf Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Suzan Sönmez, “ Katılıyorum, kadının en önemli görevi, en kutsal görevi; Annelik görevidir. Tabiki; İyi nitelikli, erdemli bireyleri yetiştirmek annenin bir görevi ama, anneye de yardımcı olunmalı. Aynı zamanda, anne eğitimli olmalı. Eğitimin dışında olan bir anne, bunları başarmakta yetersiz kalacaktır. Bir kadın olarak, akademisyen kimliğine sahip olmam; Atatürk’ün yapmış olduğu devrimler ve reformlar sayesindedir. 1923 Yılı’nda Atatürk; ‘Yeryüzünde görüdüğünüz herşey, kadının eseridir.’ diyor. Buna atfen, kadının bu coğrafyada hareketi devam etmelidir, edecektir.” şeklinde konuştu.