KARADENİZ UZLAŞMASI GİBİ, DOĞU AKDENİZ'DE UZLAŞMALIYIZ.

Haberler

GAÜ'DEN

KARADENİZ UZLAŞMASI GİBİ, DOĞU AKDENİZ'DE UZLAŞMALIYIZ.

GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Akademisyenlerinden Dr. Ersoy Önder “Münhasır Ekonomik Bölge Kavramı” Konusunda Değerlendirme Yaptı.

Gerilimin en yüksek seviyede seyrettiği, fiili olarak uluslararası bir savaşın pençesindeki Doğu Akdeniz`de en çok tartışılan ve anlaşmazlıkların düğümünü elinde tutan konu olan; Münhasır ekonomik bölge yaklaşımlarının, 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmeleri ile ortaya çıkan bir kavram olduğunu belirten,  GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ersoy Önder kritik değerlendirmelerde bulundu.

Dr. Önder; “ Münhasır Bölge; Karasularının ölçülmeye başladığı esas hattan itibaren, 200 deniz milinin ötesine geçmeyecek şekilde ayarlanmış bir bölgedir. İlan edilmesi veya herhangi bir anlaşma ile ortaya çıkarılması gerekiyor. Karadeniz’de;  Türkiye bu konuyu halletti. Şşu anda Karadeniz’deki bütün ülkelerin münhasır ekonomik bölge ilanları yapıldı, sorun yok,  ama maalesef;  Doğu Akdeniz’de ve Ege’de sorun devam ediyor. 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne Türkiye taraf değildi  ve sözleşmede imzası yoktu.  Bunun da en önemli sebebi; sözleşmenin herhangi bir şekilde rezerv koymaya imkan vermemesi ve adaların kara sularında olduğunun kabul edilmesiydi. Türkiye, adaların kara sularının kabul edildiği bir sözleşmeye imza attığı andan itibaren, Ege’de dışarı çıkamayacak duruma gelirdi.  Dolayısı ile; antlaşmayı kabul etmedi.  Belirtmek gerekiyor, ABD`de de anlaşmaya imza koymamıştır." şeklinde ifadeler kullandı.

Dr. Ersoy Önder; Girne Amerikan Üniversitesi`nde, konuyla ilgili gerçekleştirilen bir seminer sırasında görüşlerini şu şekilde topladı;  “Deniz alanlarının sınırlandırılması konusu,  tek taraflı olmamalıdır. En önemli sorun;  KKTC’nin ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi`nin bunu tek taraflı yapıyor olmasıdır. Bu çözülmemiş probleme rağmen,  Rum tarafının böyle bir ilan yapması, büyük bir sorunu ortaya çıkarıyor. Çünkü;  deniz alanlarının sınırlandırılması tek taraflı olmamaktadır, tek taraflı oluyor ise de bir şekilde uzlaşma ile olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin de;  Doğu Akdeniz’de herhangi bir ilanı yok. Sanki,  `Ege ile Akdeniz  beraber yorumlanabilir` düşüncesi ile; Türkiye bugüne kadar

 

 

bir ekonomik bölge ilanı yapmadı. Mısır ve İsrail ile yapılan anlaşmalar var, ve bunun neticesinde ortaya çıkan alanlar, mevcut o alanların içerisinde. Türkiye’nin muhtemel ilan edeceği münhasır ekonomik bölgesi ile çakışan alanlar da var. Bakanlar kurulu toplanıyor, iki tane koordinatı yazdığı zaman; benim bölgem bu diyebilir,  bu kadar basit. Türkiye’de, bakanlar kurulu toplanıp daha bunu yapmadı. Bunu yaptığı anda; Akdeniz’de bu ilanı yapabilir. Çakışan noktalar nedeni ile, Türkiye Güney Kıbrıs’ın tek başına attığı bu adımları kabul etmiyor. O yüzden diyor ki; senin verdiğin noktalar, benim de hakkım olabilecek noktalar. Dolayısıyla, sen herhangi bir şirkete burada araştırma yetkisi veremezsin diyor. Son derece de haklı. Bu uluslararası hukuktan gelen bir haktır.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel güç olduğuna vurgu yapan  Dr. Önder, “Devletlerin bir güç kavramı var ve bütün devletler gücüyle orantılı söz sahibi oluyor. Bazı devletler, orta büyüklükte güçlerdir, bazı devletler ise süper güçlerdir. Türkiye Cumhuriyeti bir bölgesel güçtür. Niye bölgesel güç? Siz, sınırlarınızdaki diğer ülkelere bir şekilde müdahale edebiliyor. Onlara caydırıcı güç uygulayabiliyorsanız, bu bölgesel güçsünüz demektir. İran, bölgesel güçtür. Süper güç nedir? Bu kavramda ise; sınırlarından ziyade, dünyanın herhangi bir yerine hatta birden fazla yerine etkinlik yapabilen ülkelere süper güç diyoruz. Mesela ABD, Rusya, Almanya, Fransa, Çin. 91’den sonra; Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile ABD tek süper güç haline geldi. Ondan sonra, Rusya’nın ve diğer devletlerin süper güç olma atakları hala devam ediyor. ABD, tek süper güç olma durumunu devam ettirme çabasında. Bütün politikalarını ona göre uyguluyor. Bugün gemilerin yola çıkmasına bakın. ABD diyor ki; biri benim hegemonik güç olmama engel olacaksa, ben ona engel olmalıyım. Türkiye, burada yani; Doğu Akdeniz`de ataklarına başladı. Bu önem çerçevesinde de, yakın gelecekte  münhasır ekonomik bölgesi ilanını da yapacaktır diye düşünüyorum. Bunun ilanıyla; benim de sınırım belli demek zorundasınız. Çünkü, burası sizin vatan toprağınız artık. Nasıl topraklarımızdan vazgeçemez isek; sahip olduğumuz denizden de vazgeçemeyiz. Bizim buna gücümüz var. Biz, askeri güç olarak; dünyanın ilk 10’unda bir devletiz.  Sonuçta Türkiye güçlü bir devlet. Süper güç değil belki ama, Türkiye, bölgesel bir güç. Bu gücünü gündeme getirecek şekilde tedbirler almalı diye düşünüyorum. Bu olduğunda tansiyon yükselebilir. İlk başta, Türkiye şunu yapmalı; nasıl Karadeniz’de bir uzlaşma sağlandıysa,  Doğu Akdeniz’de de bir uzlaşma sağlanabilir” sözleri ile değerlendirmesini tamamladı.