Haberler
GAÜ'DEN
ÇETİNER, “TÜRKİYE’DE BİRLİKTE VELAYET, SÖZ KONUSU DEĞİL”
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Hukuk Fakültesi Akademisyeni Prof. Dr. Selma Çetiner, katıldığı TV programında, Türkiye’de ki velayet davalarını ve aile hukukunu değerlendirdi.
Çetiner, velayet’in kavram olarak bakıldığında, en çok değişen kavramlardan bir tanesi olduğunu belirterek, tarihe bakıldığında, velayet ailenin en büyüğüne; büyük anne, büyük dedeye tanınan bir hak olduğunu söyledi. Çetiner, daha eskilere bakıldığı zaman, roma hukukunda ve daha sonraki hukuklarda velayetin çok kapsamlı bir konu olduğunu, bazı durumlarda velayet sahibinin çocuğun kolunu bacağını alma hakkının bile var olduğunu belirtti. Çetiner açıklamasının devamında ise şunları söyledi;
“Aile yapısının değişmesiyle birlikte velayeti; babaya tanınan bir hak oluyor, baba ölmüşse veya velayetini kullanamayacak haldeyse anneye veriliyor. Halbuki günümüze velayet artık anne babaya birlikte tanınan bir hak. Medeni hukukta bile 2002 yılından önce anne baba velayet konusunda anlaşamazlarsa, babanın oyu geçerlidir diyor. Erkek egemen bir yapı vardı ama 2002 yılında yapılan değişiklikten sonra, anne baba beraber kullanır oldu. Velayet bir hak mı ödev mi de tartışılıyor. Hem niteliği; hem suresi açısından bu tartışmalar oluyor. Yargıtay’ın velayet konusunda söylediği ise; “Hak ve yükümlülüklerin toplamıdır” deniliyor”.
“Velayet konusuna Türkiye`de aile mahkemeleri bakıyor. Aile mahkemesi Hakimi’nin aile ile ilgili bir konuda yüksek lisans yapmış olması ve evli ve çocuklu olması tercih sebebi oluyor. Velayet konusunda yaşanan problemler, genelde erkeklerin şikayetleri oluyor. Daha önce görev yaptığım yerlerde mağdur babalar derneği diye bir dernek kurulmuş. Belki şimdi yargıtayın bu görüşü değişiyor ama, şefkat yılları dediğimiz çocuğun çok küçük olduğu yıllarda velayet anneye veriliyor genelde. Bizim ülkemizde birlikte velayet söz konusu değil. Bu da genelde küçük yaşlarda çocuklar için anne oluyor. Babanın görme hakkı oluyor. Kötü bir boşanma yaşanmamışsa genelde bir problem çıkmıyor. Bazen intikam aracı olarak kullanılabiliyor çocuklar. O zaman da çocuğu mahkeme Cumartesi günü 1-5 arası görüşme verdiyse görüşmeye izin verilmiyor. İcra mahkemesine diyor ki babalar biz para ödüyoruz, zaten bizim gelirimiz belli. Bu parayı çocuğa harcayacakken boşuna icra mahkemesine veriyoruz. İcra kanalıyla çocuğu görmek çocuk için de psikoloji bozan bir durum. Çocuk okul öncesiyse, anne babanın sağlık durumu, daha önce nerede yaşadığı vb gibi durumlar etkili oluyor.
Türkiye`de boşanma davaları patlama yaşamış durumda. Maalesef tek ebeveynle büyümek zorunda kalan çocukların sayısı gün geçtikçe artıyor. Yasada şu anda neler bu konuda düzenlenebilir diyorsanız; aklımda olan birlikte velayet konusu. Bunun dışında çok problem çıktığını düşünmüyorum bu konuda. Belki aile mahkemelerinin yapısı değiştirilebilir. Bizde çocuk haklarına dair bir sözleşme var. Uluslararası bir sözleşmeyi kanunla kabul ettiğinizde, iç hukuk haline geliyor. Bu iç hukuk haline gelen sözleşmeyle mevzuatınızda bir çatışma meydana geldiğinde, uluslararası hukuk uygulanır. Mahkemeler bunlara çok uymuyordu. Çocukla ilgili her davada, tarafların ne istediği değil; çocuk için yararlı olan neyse odur. Çocuğun üstün yararı dediğimiz bir kavram var o sözleşmede. Onun dikkate alınması gerekir diyor. O nedenle de muhakkak taraflar anlaşsa bile, velayet konusu bir kamu davası gibi düşünülüp, çocuğun dinlenilmesi ve hangi ebeveynde kalmasına; belki de iki tarafta da kalmamasına karar verilebiliyor.