GAÜ AKADEMİSYENİ AKYAR, DOĞU AKDENİZ’DE Kİ GELİŞMELERİ DEĞERLENDİRDİ

Haberler

GAÜ'DEN

GAÜ AKADEMİSYENİ AKYAR, DOĞU AKDENİZ’DE Kİ GELİŞMELERİ DEĞERLENDİRDİ


Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi ve GAÜ Uluslararası Güvenlik Araştırmaları Merkezi Müdürü Dr. Sadık Akyar, Doğu Akdeniz konusunda değerlendirmelerinde bulundu.

Dr. Sadık Akyar değerlendirmesinde; ‘’Türkiye Libya ile  09 Aralık tarihinde Deniz Yetki Alanları Anlaşması yaparak, Doğu Akdeniz’den çıkacak gazın Avrupa’ya aktarımı ile ilgili son noktayı koymuş durumdadır. Ardından, Yunanistan 02 Ocak 2020 tarihinde GKRY, ve Israil ile East –Med anlaşmasını imzaladı. Aslında bu anlaşma üzerinde ilk mutabakat 2011 yılında GKRY – Yunanistan – İsrail – Mısır ve İtalya arasında imzalanmıştır. Bu projeye göre Doğu Akdeniz’den çıkarılacak gazın, GKRY üzerinden Girit’e oradan, Yunanistan ana karasına bağlanması ve İtalya üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması öngörülmektedir. GKRY ve Yunanistan aslında teorik olarak mümkün, ancak realize olması pek mümkün görünmeyen bu proje ile Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkeleri ve AB ülkelerini ikna etmeye çalışıyordu. Zaten uygulaması pratik olarak sorunlu olan bu projenin uygulanmasını hemen hemen imkansız bir duruma getirmiştir. Türkiye’nin Libya ile olan anlaşması GKRY’nin elindeki bu enstrümanı kullanılmaz hale getirdiğinden,Yunanistan apar topar 02 Ocak 2020’de bu anlaşmanın imzalanmasını açıklamıştır”ifadelerini kullandı.

Dr. Akyar, East Med Projesini teknik olarak zayıflatan diğer bir projenin ise Türkiye’nin Kıbrıs ve Türkiye ana karaları arasında (Sadrazamköy-Anamur) yaklaşık 80 km uzunluğunda çift yönlü bir doğal gaz hattının inşa edileceği ve 2025 yılında faaliyete geçeceği,  KKTC ve TC yetkilileri tarafından açıklandığını vurguladı.

Akyar, bu hat hem Türkiye’den KKTCne doğal gaz taşıyacak, hem de, Doğu Akdeniz’den çıkan gazı Türkiye’ye aktarabileceğini belirterek;  “Bu proje Est- Med ile karşılaştırıldığında çok daha ekonomik ve yapılabilir bir proje olarak göze çarpmaktadır” dedi.

Sadık Akyar, İsrail’den Türkiye Libya Anlaşmasına Yasadışı Çıkışı hakkında konuları ele alarak;   “ İsrail, Türkiye’nin BM’in meşru olarak tanıdığı, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile imzaladığı anlaşmayı yasadışı olarak nitelendirmiş, ancak bu anlaşmanın uygulanmasını engellemek için savaş gemisi göndermesinin mümkün olmadığını da açıklamıştır. Şu anda İsrail’de Başbakan Netenyahu zor durumdadır. Hem hakkındaki yolsuzluk iddiaları, hem de hükümet kurma çalışmaları nedeniyle sıkıntı yaşamaktadır. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a elinden gelen her platformda karşı çıkmaktadır. Aslında İsrail’in bu çıkışının bir iç politika manevrası olduğu, hemen akabinde gelen “gemi göndermeyeceği” açıklamasında yatmaktadır. Ayrıca, İsrail’in bu anlaşmayı imzalaması karşılığında şu anda GKRY sözde ruhsat sahalarının bazılarından kendi lehine ilaveler yapabileceği de öngörülmektedir. İsrail 09 Aralık’da GKRY’ne ait olduğu iddia edilen “Afrodit” adlı enerji sahasında faaliyette bulunan iki Amerikan ve bir İsrail enerji şirketine 

 

mektup göndermiştir. Mektupta bu sahada GKRY ile çakışma bulunduğu , bu konudaki problem çözülünceye kadar sondaj çalışmalarını durdurmasını istemiştir. Ayrıca İsrail bir taraftan bu açıklamaları yaparken, İsrail basınında, İsrail’in Türkiye ile Dışişleri Bakanları seviyesinde görüştüğüne dair haberlerin artması da önemlidir. Sonuç olarak Yunanistan’ın bu hamlesi; Türkiye Libya anlaşmasının yaptığı etkiye bir tepki olarak gündeme gelmiştir. Zaten bu etkiye Yunanisan tarafından verilen diğer bir tepki de, Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın Libya’ya giderek Türkiye karşıtı Hafter Hükümeti ile görüşmesidir”şeklinde nitelendirdi.

Akyar, Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme konusunun Doğu Akdeniz ile ilgisinin Libya UMH ile yapılan anlaşma hakkında; TBMM’de kabul edildiğini ve buna göre Türkiye, Libya’ya eğitim, öğretim, askeri yardım ve asker gönderme dahil her türlü askeri işbirliğini kapsamaktadır. Ocak ayında da, Meclis’e Libya’ya asker gönderilmesi ile ilgili tezkerenin gelmesi gündemdedir. Kanaatimizce Türkiye Libya’ya asker gönderecektir. Ancak bize göre bunun “eğit ve donat” programı ve istihbarat desteği(İHA+SİHA) konularında olması gerektiği yönündedir. Özellikle, burada bulunacak Türk Askeri varlığı, özellikle, Libya ve Türkiye arasında imzalanan Deniz Yetki Alanları anlaşmasının korunmasına katkı sağlayacak, bunun üçüncü taraflarca istismarını önleyecektir ifadelerinin altını çizdi. 

 Dr. Akyar, KKTC’ye kurulacak Deniz Üssü’nün faydaları hakkında yaptığı açıklamasında; “TC Dışişleri Bakanlığı bu yıl içerisinde Türk Dış Politika’sının temel uygulamalarını belirtmiştir. Bunlardan birisi de “Sahada ve Masada Güçlü Demokrasi” ilkesidir. Hem Geçitkale’ye açılan İHA/SİHA üssünün hem de Mağusa bölgesine kurulması planlanan deniz üssünün temel amaçları bu ilkenin gerçekleşmesine yöneliktir. Askeri gereklilik olarak ise bu üslerin faydaları şu şekilde açıklanabilir. Artık anlaşılmıştır ki Doğu Akdeniz “Mavi Vatan” anlayışı kapsamında Türk Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin en önemli harekat alanlarından birisi haline gelmiştir. Özellikle sondaj ve araştırma gemilerini koruyan harp gemileri, ikmal ve lojistik destek için Türkiye’ye gitmekte, bu ise hem zaman, hem de gayret sarfına neden olmaktadır. Aynı mahzurlar, araştırma ve sondaj gemileri ile İHA/SİHA’lar için de geçerlidir. Geçitkale’nin üs olarak kullanılmasıyla birlikte İHA/SİHA’lar için bu konu sağlanmıştır. Geçitkale’de yapılacak altyapı iyileştirme çalışmalarıyla, burası deniz helikopterleri, deniz karakol uçakları ve hatta savaş uçakları için dahi kullanılabilecektir. Deniz üsssünün devreye girmesiyle, gemiler için de bu mahzurlar giderilmiş olacaktır. Ayrıca, herhangi bir kriz durumunda, ilgili harp vasıtalarının kriz bölgesine müdahale zamanları da bu üsler sayesinde kısalacaktır. Türkiye’nin üs açma faaliyetleri özellikle GKRY basınında ve kamuoyunda eleştirilmektedir. Ancak, unutulmamalıdır ki K.K.T.C.de sadece Garantör ülke konumundaki Türkiye’ye ait üsler bulunmaktadır. GKRY tarafındaki liman ve üsler, Yunanistan, ABD, Rusya, Fransa ve diğer AB ülkeleri tarafından kullanılmakta, İngiltere’nin ise yine tüm batılı ülkelere açtığı egemen, hava ve deniz üsleri bulunmaktadır” dedi.