Haberler
GAÜ'DEN
Uz. Dr. Aysın Sınal: “Bu iş böyle olmaz!”
Girne Amerikan Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Uzman Doktor Aysın Sınal, ülkede uyuşturucu konusunda kullanıcılar üzerinde uygulanan cezalandırma yöntemleri hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Sınal, özellikle içici olarak isimlendirilen madde kullanıcılarının cezalandırılmasının sorunu daha da baş edilmez hale getirdiğini belirterek, bu kişilerin ancak değerli birer birey oldukları hissettirilerek topluma kazandırılabileceklerini söyledi.
Uzm. Dr. Aysın Sınal, özellikle gençlerin toplumda yapacak aktivite bulamadıkları için uyuşturucuya yöneldiklerine dikkat çekerken, Devletin de bu konuyla ilgili hiçbir önlem almamasının her geçen yıl sorunun daha da baş edilmez hal aldığına değindi ve “Bu iş böyle olmaz” dedi.
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Beşeri Bilimler Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Uzman Doktor Aysın Sınal, ülkede uyuşturucuyla mücadele konusunda yapılan hatalara dikkat çekti ve uyuşturucu kullanan kişilerin topluma kazandırılmak yerine suç işlemeye itildiğini söyledi.
Aysın Sınal, bir sorunu önlemenin tedavi yapmaktan daha kolay olduğuna dikkat çekerek, KKTC’deki gençlerin ileriye dönük bir gelecek göremediği için uyuşturucuya yöneldiğini söyledi.
Sınal, “Bakıldığı zaman küçük bir nüfusuz ve gençlerin sosyalleşeceği çok fazla bir sosyal aktivite yoktur. Ülkede olan sosyal aktiviteler de ya diskolardır ya barlardır ya da gece kulüpleridir. Bir genç eğlenmek istediğinde veya bir şeyleri unutmak istediğinde bu mekânlarda eğlenmek ve kafa dağıtmak yerine onlara sunulan uyuşturucularla tanışıyor” şeklide konuştu.
Herkes deneme potansiyeline sahip
Gençlerin ise ‘Başkaları deniyor ben de deneyim’ mantığıyla hareket ederek bu alışkanlığa kolaylıkla düşebileceğine, alışkanlıkların ise insanın yaşadığı ve bilinçaltında yer eden bazı olayların etkileşim kazanmasından kaynaklanmakta olduğuna değinen Sınal, bu gibi gençlerin polis tarafından yakalanması ve mahkemeler tarafından cezalandırılmasının kişiyi alışkanlıklarından caydırmadığına hatta daha fazla teşvik unsuru olma özelliği taşıdığını kaydetti.
İçici satıcı ayrımı yok
Uzm. Dr. Aysın Sınal, “Ülkemizde içici satıcı ayrımı yapılmamaktadır. Aslında bu konuda polisimize çok büyük görevler düşmektedir. İçici ile satıcıyı ayırt etmek çok büyük bir uzmanlık gerektirir. Dolayısı ile benim anladığım kadarı ile polis KKTC’de caydırıcı bir güç rolü oynamaya çalışıyor. Polis, ‘Sen bunu yaparsan sana bir damga vurayım ki, buna bir daha bulaşmayasın’ mantığıyla hareket ediyor ancak, bu böyle olmamalıdır” şeklinde konuşarak, uyuşturucu kullanımı ile mücadelenin polis etkeni ile değil ancak eğitimle sağlanabileceğine dikkat çekti.
Tedavi merkezlerinin önemi
Ülkede bir rehabilitasyon merkezi olmadığına, uyuşturucu tedavisi almak isteyen bir kişinin devletten hiçbir katkı alamadığına değinen Aysın Sınal, kişinin kendisi bu tedavinin masraflarını karşılamak istediğinde ise aylık bin 200 TL civarlarında bir bedeli olduğunu ifade ederek, “Devletin artık bu masrafları karşılayamayanlar için kedi bünyesi altında bir rehabilitasyon merkezi kurması gerekmektedir” dedi.
Gençlere hapishane kapısı açılıyor
“İçici olan kişileri ikinci kez bile yakalanmış olsa dahi hapishaneye göndermek aslında o kişilere hapishane kapısını açmak ve daha fazla bağımlılıklara sürüklemekten başka bir işe yaramamaktadır” ibrelerini kullanan Uz. Dr. Aysın Sınal,kişilerin ilk kez hapishaneye girdikten sora bazı korkularını yendiğine ve ‘Ben içmeye devam edersem zaten en kötüsünü yaşadım. Bundan sonra gene içerim yakalanırsam da yine yatırım 3-5 ay çıkarım. Nasıl olsa ekmek elden su gölden içerde’ mantığı ile hareket ettiğine dikkat çekti. Sınal, şu anda yasal olarak madde kullanıcılarına uygulanan prosedürün pek de caydırıcı olmadığını düşündüğünü söyledi.
İlkokullardan itibaren eğitim
Madde kullanımı ile mücadelenin insanları küçük yaştan başlayarak uyuşturucu konusunda eğitmek sureti ile ve bu kişileri daha fazla sosyal aktivitelere yönlendirmeyle sağlanacağına değinen Sınal, eğitim ve aktivite unsurlarının giderilmesi durumunda bağımlılıkların da otomatik olarak azalacağını dikkat çekti ve“Ülkemizde tüm sosyal aktiviteler paralıdır. Bunun da önüne geçmesi gereken devlettir ve kendi bünyesinde ücretsiz sosyal aktivite tesisleri yapmalıdır” dedi.
Konuya eğilen kimse yok
“Küçük bir topumda yaşıyoruz. Bunların hepsi de yapılabilecek şeylerdir ancak görüyoruz ki bu konunun üzerine eğilen yoktur. Bunun anlaşılması gerekmektedir ki içicileri devlet eliyle cezalandırmak bu kişileri daha fazla bağımlılığa ve suça itmektedir. Korkusuzlaştırılarak başka kişilerin de bu konuda korkularını yenmesine neden oluyor. Yani bağımlılığa yatkın kişileri kendi cephesine çeker” şeklinde konuşan Aysın Sınal, bu gibi insanların zaten toplumda yapacak bir aktivite bulamadıkları için uyuşturucuya yöneldiklerini aktardı.
Uyuşturucu felakete neden olabilir
Uyuşturucu maddelerin aslında küçük yaşta kullanılmaya başlandığında ve kullanım oranı git gide artırıldığında beyin hücrelerinin ölmesine neden olduğuna dikkat çeken Sınal, bu gibi kişilerin ilerleyen yaşlarda şizofreni, paranoya gibi rahatsızlıklara yakalandığının da kanıtlanmış bir gerçek olduğunu söyledi. Aysın Sınal, “Yalnızca benim bildiğim ülkede ona yakın insan vardır ki bu durumdadır. Aslında burada bu insanları cezalandırmak yerine ‘Neden kullanıyorlar?’ sorusunu sormak gerekir. Bunun için devlet ne yapıyor? Gençlerin gece kulüpleri, diskotekler, barlar dışında gidebileceği yerler mi vardır? Ben görmedim açıkçası” dedi.
Kişiler kurula sevk edilmeli
Ülkede uyuşturucu suçlarından yakalanan kişilere uygulanan sistemin aksine, sivil hizmet heyeti veya kurulu kurularak, bu gibi kişilerin neden uyuşturucu kullandığını, içici mi satıcı mı olduğunu araştırıp ona göre davranması gerektiğine de değinen Sınal, belki de kişinin mafya tarafından uyuşturucuya alıştırılıp daha sonra satıcı yapılmak istenen bir kimse olabileceğine vurgu yaptı.
Mafya içicileri kullanıyor
“Bunu anlamamız gerekmektedir öncelikle. Eğer alışırsanız ve alacak paranız yoksa otomatik olarak kurye olmaya başlarsınız. Baronların ve mafyaların yaptığı en büyük olay da budur. Kişileri önce bağımlı yapıp daha sonra kendi emelleri için kullanıyorlar. Bunun önüne geçmek polisin yaptığı gibi ‘falan yerden bir ihbar geldi gidelim basalım 1-2 gramla içicileri yargılayalım.’ Bu böyle olmaz. Bu böyle değildir. Bunu bu şekilde önleyemezsin” ibarelerin kullanan Uz. Dr. Aysın Sınal, öncelikle en etkili unsur olan eğitim müfredatlarının ilkokullardan başlayarak gençlere verilmesi gerektiğini söyledi.
Çocuklar yargı önüne çıkmamalı
Özellikle genç yaştaki kullanıcıların polis tespitine maruz kalmasından sonrasına, gencin ailevi, maddi, sosyal durumuna bakılması gerektiğine işaret eden Sınal, suçlu veya sadece kullanıcı mı olduğunun tespit edilmesi, suçlu bile olsa daha 16-17 yaşındaki bir çocuğu mahkeme karşısında çıkarmanın yanlış olduğuna değindi.
“Bu o kişiye mahkeme kapılarını açmaktan başka bir işe yaramamaktadır” diyen Sınal, bunu yapmak yerine madde kullanıcılarının tespit edilmesi durumunda sosyolog, psikolog ve buna benzer uzmanlarla denetlenmesi gerektiğini ve bu maddelere neden yöneldiği bulunarak sorunun kökünden çözülmesi gerektiğini vurguladı.
Uyuşturucular da sınıflandırılmalı
Bir de uyuşturucu maddelerin sınıflandırılması gerektiğine değinen Aysın Sınal, eroin, kokain, asit, gibi maddelerin diğer hafif uyuşturucu denilen Hint keneviri veya Cannabis türü maddelerle ayni kefeye konmaması gerektiğine dikkat çekti. Sınal, “Yani bir eroin satıcısı ileHint keneviri içicisini ayni kefeye koymamak gerekir” dedi.
İçiciler devlet himayesine alınmalıdır
“Uyuşturucunun en büyük zararı küçük yaşta kullanılmaya başlandığı zaman kişiyi olumsuz etkilediğini dikkate alırsak, hintkenevirinin belirli yaşlar altında içilir veya satılırsa ceza kapsamına alınmalıdır” diyen Uz. Dr Aysın Sınal, “Mesela bir EMES hastası yaşı da 30-40 arasında ise ve Hint keneviri kullanmak istiyorsa bu kendi bileceği bir iştir. Yani insanlar nasıl isterse sigara ve alkol içebiliyorsa bunu da kendi inisiyatiflerinde kullanabilmelidirler. Devlet de bu kişileri kendi himayesi alına alarak içici olarak kabullenip ikide bir polislerle evini basıp bu kişiyi cezalandırmaması gerekir” diyen Aysın Sınal, eğer Devlet içicilerden rahatsızlık duyuyorsa onları cezalandırmak yerine tedaviye teşvik etmesi gerektiğini vurguladı.
“Mesela bir kişi hastadır veya sanatçıdır veya başka bir meslek dalındadır ve “İçmesem hastalığım nükseder. İçmezsem ilham alamıyorum. Sinirlerim yatışması için içiyorum” diyorsa ve devletten içebilir diye rapor alırsa içebilmelidirler” diyen Sınal, ülkedeki uygulanan sistemin çok yanlış olduğunu söyledi.
“Değerli hissettirilmeli”
Ülkede uyuşturucu bağımlılarının cezaevine göndermemesi, madde kullanıcılarının tedavi edilmesi ve topluma kazandırılması gerektiğini yineleyen Uzm. Dr. Aysın Sınal, “Bu kişilerin maddi olanakları da kısıtlı ise devlet bu kişilere istihdam sağlamalıdır, hayatını idame ettirebilmesi için. Bu kişiler daha çok değerli oldukları hissettirilmelidir aksi takdirde polis bu kişileri ayni sepete koyacak, mahkeme de cezalandırarak toplumsal dışlanmalarına neden olacaktır” dedi.
Denetimli Serbestlik Yasası
Öncelikle ülkemizde dünyada en iyi sonuca ulaşan Denetimli Serbestlik Yasası’nın hayata geçirilmesi gerektiğine de dikkat çeken Sınal, bu yasa kapsamında sivil hizmet memurlarından oluşan sosyolog, psikolog, avukat, psikiyatri ve söz sahibi vatandaşlar gibi bir heyet kurulması ve araştırmalar yaparak kişilerin suçlu olup olmadığına karar verilmesi gerektiğini kaydetti.
İçicilik ruhsatı verilmeli
Sınal, “Kişiler eğer mesela Hint keneviri içiyorsa ve bunu içmeden duramıyorsa o adama da bir şeyler vermek gerekmektedir. İşte devlet bu kişileri de kendi himayesine almak zorundadır. Mesela tabanca ruhsatı gibi içici ruhsatları verilmelidir. Tabi bunu da devlet ruhsatlandırırken bakacak, uygun mudur değil midir” dedi.
Yargı kendine zarar veren birini cezalandırmamalı
Yargının gençler üzerinde biraz daha toleranslı davranması gerektiğine de dikkat çeken Uz. Dr. Aysın Sınal,bir suçun bir kişinin kaderini tayin etmemesi gerektiğine dikkat çekerek, “Kendi kendine zarar veren bir adamı cezalandırırsak onu kaybetmiş oluruz. Bunun daha dikkatli değerlendirmesi gerekmektedir” dedi.