YÜKSEKLİSANS VE DOKTORA BÖLÜMLERİNDE ARAŞTIRMA OLANAKLARI

 

Öncelikle kendi kendimize sormalıyız: Neden bilimle uğraşmalıyız? Bilimi tanımlamak gerekirse, bilim yaşadığımız ortamı, dünyayı, evreni, mikrokozmozu, makrokozmozu ya da yaşadığımız çevreyi nasıl belirliyorsak, onu anlama amacıyla yapılan faaliyetlerin hepsidir. Bilimle uğraşanlar olarak bizlerin, Antik Yunan biliminin bütün dünyayı anlama ve yorumlama amacının tamamıyla aksine ama aslında tamamen de paralel olarak, yapması gereken bu “tamami anlama” duvarının üstüne bir tuğla daha koymaktır.

Günümüzde bilim, Thales, Anaksimandros hatta Aristoteles biliminin aksine herşeyi açıklamak yerine herşeyi açıklamaya çalışan dünya bilimine hizmet etmektir. Bu herşeyi açıklayabilme dönemi eskimiştir ve artık filozofların açıklamaya çalıştığı “ben kimim”, “neden varız”, “ne vardır ne yoktur”, “varoluşun neresindeyiz” gibi sorular Stephen Hawking’in “The Grand Design” adlı kitabının açılış cümlesinde belirttiği gibi, artık filozoflar değil biliminsanları hatta fizikçiler tarafından aydınlatmaya çalışılmaktadır.

Artık sorulara cevap bilimdedir. Bilim ise araştırmalar vasıtasıyla bu soruları cevaplandırır. Bu bağlamda bizler bilimi ya hayatımızın bir parçası haline sokmalı ya da biliminsanlarının bize sunduklarıyla yaşamalıyız. Ne yapmak gerek? Ya bekleyeceğiz ya da işleyen düzenin bir parçası olarak yaşamaya, soluk almaya devam edeceğiz. Son çare olarak ise çaba sarf edeceğiz. Dünya bilimi duvarının üstüne bir tuğla daha koymak üzere bir şeyler yapmak için... Eğer kendimizi bu işleyişte bir değişiklik yapmak isteyen bireyler olarak görüyorsak. Bilim, geleceği görmek, hesaplamak, bu hesapların doğrultusunda geleceği şekillendirmek ve bu şekillerin doğrultusunda geleceği var etmenin anahtarıdır. Bilim ve yaşam ayrıştırılamaz, yaşamdan da bilim soyutlanamaz, soyutlandırılmamalıdır.